Personel Website – Studies, Professional Insights, and Critical Reflections

YUMUŞAK GÜCÜN SESSİZ ÇÖKÜŞÜ: ASYA’DA MAARİF, HİZMET’İN YERİNİ DOLDURAMADI

Y

Türkiye’nin Asya Açılımı, Batı’yla Gerilim ve Yeni Çok Yönlülük Arayışı

Son on yılda uluslararası sistemin geçirdiği dönüşüm, Türkiye’yi dış politikasında yeni yönelimler aramaya zorladı. Atlantik merkezli güvenlik mimarisinin zayıflaması, Avrupa Birliği ile müzakerelerin fiilen durması, ABD ile yaşanan stratejik güven krizleri ve Türkiye’nin giderek artan otokratikleşme eğilimlerinin Batı nezdinde meşruiyet kaybına yol açması, Ankara’nın alternatif bloklara yönelmesinin önünü açtı. İnsan hakları, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü alanındaki gerilemeler, Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerini “değer temelli ortaklık”tan çıkarıp “çıkar temelli mesafeli diyalog” düzeyine indirdi.
Bu bağlamda, Türkiye’nin son dönemde artan bir vurguyla dillendirdiği Asya açılımı, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda diplomatik, ideolojik ve stratejik bir denge arayışını temsil etmektedir. 2019’da Dışişleri Bakanlığı tarafından ilan edilen “Yeniden Asya” (Asia Anew) girişimi bu yönelimin kurumsallaşmış halidir.² Açılım; Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerle ticari ilişkilerin artırılmasının yanı sıra, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) çatısı altında tarihsel ve kültürel bağların canlandırılmasını da kapsamaktadır. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi ülkelerle kurulan yeni diplomatik zemin, Türkiye’nin bölgesel liderlik iddiasını da beraberinde getirmiştir.
Ancak bu diplomatik ve ekonomik açılımın kültürel ve insani zeminini kim, nasıl inşa edecek? Dış politika yalnızca devletlerarası anlaşmalarla değil; toplumlar arası güven ve uzun vadeli ilişkilerle kalıcı hâle gelir. Bu noktada, Türkiye’nin 1990’lardan itibaren inşa ettiği ve yumuşak güç stratejisinin en etkili araçlarından biri olan Türk okulları—Hizmet Hareketi’nin öncülüğünde kurulanlar—bu açılımın doğal taşıyıcısıydı.
Ne var ki 2016 sonrası yaşanan siyasi kırılmalarla birlikte bu okullar birer birer kapatılmış, yerlerine Maarif Vakfı gibi devlet destekli yapılar yerleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Maarif Vakfı, pedagojik kalitede, kurumsal itibarda ve yerel güven ilişkilerinde aynı başarıyı gösterememiştir.³ Bu durum, Türkiye’nin Asya açılımını sosyo-kültürel düzlemde derinleştirmesini zorlaştırmış, bazı bölgelerde geri tepmesine neden olmuştur.


Türkiye’nin Yeni Yönelimi, Eski Alışkanlıklar

Teoride isabetli görünen “Yeniden Asya” vizyonu, pratikte Türkiye’nin dış politika kırılganlıkları nedeniyle istikrarlı bir zemin bulamamıştır. AB ile duraklayan ilişkiler, S-400 krizi, Mısır, İsrail ve BAE ile yaşanan diplomatik gelgitler, dış politikada güvenilmezlik algısı yaratmıştır. Bu nedenle Asya’daki aktörler, Türkiye’yi taktik ortak değil, geçici partner olarak değerlendirmektedir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Çin ve Rusya ile denge ararken, Türkiye zaman zaman bu dengeyi gözetmeyen bir liderlik söylemine başvurmuştur. Şanghay İşbirliği Örgütü ile geliştirilen temaslar Batı dışı alternatif arayışı gibi görünse de, zikzak çizen dış politika çizgisi Türkiye’yi öngörülemez bir aktör konumuna itmektedir. Türkiye’nin NATO üyesi olmasına karşın Rusya ile askeri yakınlaşması ve Çin ile inişli çıkışlı ilişkileri, istikrar eksikliğini pekiştirmektedir.
Ayrıca Türkiye’nin Orta Doğu politikası kapsamında selefi gruplarla ilişkilendirilen algıları, Çin, Hindistan, Tayland ve Endonezya gibi ülkelerde güvenlik kaygılarını tetiklemiştir. Uygur meselesindeki söylem tutarsızlığı Çin’in Türkiye’ye mesafeli yaklaşmasına neden olurken; radikalizme karşı düşük tolerans eşiği olan ülkelerde Türkiye’nin dini temelli politikaları bir engel olarak okunmaktadır.


Asya’da Türk Okullarının İnşa Ettiği Yumuşak Güç: Hizmet Modelinin Başarı Dinamikleri


Türkiye’nin 1990’lardan itibaren uygulamaya koyduğu sivil diplomasi, Hizmet Hareketi’nin eğitim kurumları üzerinden şekillendi. Turgut Özal döneminde başlayan bu süreç, Özal’ın doğrudan desteğiyle, ardından Süleyman Demirel’in “Bu okullar Türkçe’nin bayrağıdır” sözüyle meşruiyet kazandı. Bu okullar, sadece akademik başarılarıyla değil; aynı zamanda mezun ağları, iş insanlarıyla kurduğu bağlar, ev sahipliği yaptığı Türkçe Olimpiyatları ve sivil diplomasi kanallarıyla yumuşak gücün taşıyıcı unsurları hâline geldi.
Sadece Orta Asya’da değil, Pakistan, Endonezya, Filipinler ve Avustralya ya kadar geniş bir coğrafyada etkili olan bu okullar, yerel toplumlarda itibar kazandı. Okullar gönüllülük esası, yerel kültüre saygı ve uzun vadeli ilişkiler inşa eden yapısıyla Türkiye’ye yönelik sempati oluşturdu.
2016 sonrası kurulan Maarif Vakfı, yurt dışındaki Hizmet okullarını devralma veya sıfırdan ikame etme misyonuyla oluşturuldu. Pakistan, Endonezya, Malezya ve Kırgızistan gibi bazı ülkelerde bu okulların çoğu kapatıldı veya Maarif’e devredildi. Ancak bu süreç, siyasi baskı ve hukuki tartışmalar eşliğinde gerçekleşti. Maarif’in pedagojik başarısı düşük kaldı, öğretmen kadrosu çoğunlukla kısa görev süreli devlet memurlarından oluştu ve gönüllülük esası zayıf kaldı. Veliler, Maarif’i siyasi bir araç olarak görmeye başladı.


Açılım Doğruydu, Uygulama Zayıf: Güven, Kapasite ve Bölgesel Rekabetin Gölgesinde Türkiye’nin Asya Sınavı


Türkiye’nin Asya vizyonu stratejik olarak gerekliydi; fakat uygulamada yaşanan güven eksikliği, sivil kapasite zayıflığı ve radikalizmle ilişkilendirilen imaj bu açılımın etkisini zayıflattı. MİT’in yurtdışı faaliyetleri, vatandaşlık baskısı ve operasyonel talepleri birçok Asya ülkesinde dikkatle izlenmekte, Türkiye’ye dair “güvenlik devleti” algısını kuvvetlendirmektedir. ASPI, Chatham House ve Freedom House gibi kuruluşlar, bu bağlamda Türkiye’yi yakından takip etmektedir.¹
Maarif modeli, sivil toplum temelli yumuşak gücün yerine geçememiştir. Eğitim ve kültürel diplomasiye dayanmayan bir dış politika, özellikle Asya gibi sosyal sermayeye dayalı bölgelerde uzun vadeli başarı sağlayamaz.


Sonuç: Yeni Küresel Denklemde Türkiye ve Sivil Toplumun Yeri


Bugün dünyada güç dengeleri büyük bir dönüşüm geçirmektedir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle hızlanan bloklaşma eğilimleri, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile küresel ekonomik haritaları yeniden şekillendirme çabası, enerji kaynaklarına erişim için rekabetin artması ve Batı ile Doğu arasındaki ideolojik, teknolojik ve dijital kutuplaşmalar; ülkelerin yalnızca askerî değil, kültürel ve insani etki kapasitelerini de sorgulamalarına neden olmaktadır.⁴
Bu yeni küresel denklemde, Türkiye hem coğrafi konumu hem de iç politik kırılganlıkları nedeniyle riskli bir eşikte durmaktadır. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya gibi kriz potansiyeli yüksek bölgelerin kavşak noktasında yer alan Türkiye’nin, yalnızca sert güç araçlarına değil, uzun vadeli güven ilişkilerine ve itibara dayalı yumuşak güce de acil ihtiyacı vardır. Bu nedenle, dış politikada sadece devlet aklı değil, aynı zamanda sivil toplumun birikimi, ahlaki meşruiyeti ve kurumsal hafızası da devreye alınmalıdır.⁵
Türkiye iç siyasette yeniden hukuk devleti, ifade özgürlüğü, eğitimde özerklik ve toplumsal çoğulculuk ilkelerine dönerse; bu dönüşümün yalnızca iç barışa değil, dış politikadaki meşruiyetine de ciddi katkı sunacağı açıktır. Bu bağlamda, Türkiye diasporasında yaşayan Türk toplumu ve özellikle Hizmet Hareketi mensuplarının sahip olduğu entelektüel birikim, çok kültürlü tecrübeler, dil yetkinliği ve eğitim altyapısı gibi kaynaklar; yeniden inşa edilecek yumuşak gücün en kıymetli dayanakları arasındadır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de bu topluluklar, bulundukları ülkelerde Türkiye’nin itibarı için çalışabilir, yeni okul ağları, kültürel merkezler, akademik iş birlikleri ve gönüllülük esaslı projelerle Türkiye’nin küresel düzeyde yeniden güven veren bir aktör olarak inşa edilmesine katkı sağlayabilirler. Bu sadece bir diaspora faaliyeti değil, aynı zamanda insan onurunu, evrensel değerleri ve Türkiye’nin çok katmanlı kimliğini dünyaya taşıyan barışçıl bir diplomasi vizyonudur.

Kaynakça

¹ Australian Strategic Policy Institute (ASPI), “Turkey’s Intelligence Agency: Building Influence through Covert Action,” 2021; Freedom House, “Freedom in the World 2023: Turkey”; Chatham House, “Turkey and the West: A Fraught Partnership,” 2022.
² Republic of Turkey Ministry of Foreign Affairs, “Asia Anew Initiative,” 2019, https://www.mfa.gov.tr/asia-anew-initiative.en.mfa
³ Öztürk, Ahmet Erdi. “The Curious Case of the Turkish Maarif Foundation: Education and the Reproduction of the AKP’s Hegemony Abroad.” Journal of International Affairs, 2020.
⁴ The Economist. “The New Cold War: China and Russia versus the West.” February 2023; Foreign Affairs. “A Post-American World? How the West Should Respond to Shifting Power.” March/April 2022.
⁵ Aras, Bülent and Rabia Karakaya Polat. “Turkey and the Middle East: Frontiers of the New Geographic Imagination.” Australian Journal of International Affairs 74, no. 5 (2020): 524–543.

About the author

Avatar photo
Hasan Tarık Şen

Add Comment

Personel Website – Studies, Professional Insights, and Critical Reflections

About Me

htsen
Hasan T. Şen is an independent legal practitioner and legal scholar with academic credentials spanning Turkey, Azerbaijan, and Australia. He holds a Bachelor’s in Law from Istanbul University, a Master’s in Law from Kafkas University in Azerbaijan, and a second Master’s in International Relations from Macquarie University, completed in English. His expertise lies in legal consulting, education leadership, and international cooperation.